Sırların yüzeyin altında sessizce kaynadığı Yunanistan’ın küçük bir köyünde zina sadece hoşgörülmekle kalmıyordu, aynı zamanda dile getirilmemiş bir normdu. Dünyanın bu köşesinde bir adam, karısı ve sevgilisiyle açıkça yaşayabilirdi, hayatları herkesin görebileceği şekilde iç içe geçmişti ama sanki bu köylülerin paylaştığı ortak bir sırmış gibi herkes sessiz kalıyordu.
Arcadia’daki Gortynia Chora’sı, bu tür davranışların başka yerde düşünülemeyeceği 1950’ler ve 1960’ların sosyal normları ve Hıristiyan etiğiyle tam bir tezat oluşturuyordu.
Tarih boyunca insan toplumları, zinayı sosyal olarak kabul edilebilir veya şiddetle kınanan bir şey olarak görmüşlerdir; ancak özellikle Hıristiyanlık ve katı bir şekilde yasaklanmış olan diğer tek tanrılı dinlerde, bunu çoğunlukla ahlaki açıdan ihlal edici olarak görmüşlerdir.
Gortynia Chora skandalı: Gizli bir gerçek ortaya çıktı
Aralık 1960’tı, Arcadia’daki (Ilia sınırındaki) Gortynia Chora’sı, benzeri görülmemiş bir nedenden dolayı insanların zihinlerini Panhelenik düzeyde işgal etmişti.
1960’larda köyde 750 daimi sakin ve 120 civarında aile vardı. Köy Pyrgos’a bir buçuk saat uzaklıktadır ve sakinleri çoğunlukla hayvancılıkla uğraşmaktadır ve çok azının arazi sahibidir.
Bir gazetecinin bir adamın yaralanmasıyla ilgili raporu, köylülerin uzun süredir bir sessizlik kodu veya “omerta” altında gizledikleri sosyal bir olguyu ortaya çıkardı. Skandal, gazetecinin yaralı adamın yanında oturan kadına masum bir şekilde yaklaşmasıyla patlak verdi.
Şunu itiraf etti: “Ben ikinci eşim, bir çocuğumuz var ve diğerine hamileyim. Biz evli değiliz. Yanımda oturan eşi size neler olduğunu anlatsın” diyerek gizli bir gerçeği şaşırtıcı bir dürüstlükle ortaya koyuyor.
“İbsenik üçgenlerin” yükselişi ve toplumsal hoşgörü
O zamana kadar bu konu köyün gölgesinde kalmıştı, ancak basın konuyu ele aldı ve köyü “ahlaksız ahlak” yuvası olarak nitelendirdi. Oyun yazarı Henrik Ibsen’in sıklıkla araştırdığı aşk üçgenlerine atıfta bulunan “Ibsenik üçgenler” terimi, durumu tanımlamak için kullanıldı.
Gazetecinin araştırması, köyde polis ve Kilise tarafından zımnen kabul edilen yaygın bir ahlaksızlık kültürünü ortaya çıkardı. Köy doktoru bu davranışı, çok eşliliğin daha yaygın olduğu bir dönem olan Türk işgaline (1453-1821) dayandırarak haklı çıkarmaya çalıştı.
Ancak bu açıklama hatalıydı çünkü Yunanistan bölgesinin çoğunluğu için geçerli değildi. Asıl sebep köyün köklü ataerkil yapısında yatmaktadır. Karısı çocuk sahibi olamıyorsa, bir erkeğin başka bir kadından çocuk sahibi olabilmesi sosyal olarak kabul edilebilir hale geldi. Hatta metresi ve meşru karısıyla aynı çatı altında bile yaşayabilirlerdi.
“Skandalın” düşüşü ve mirası
İlk başta köyün kadınları direndi ama zamanla bunu toplumsal bir norm olarak kabul etmeye başladılar. Çocuk ve romantizm arayan köyün erkekleri bu düzenlemeyi uygun buldu. Böylece bir “resmi metrese” sahip olmak sosyal olarak kabul edilebilir hale geldi ve köylüler, evli çiftler arasındaki aşk üçgenlerini giderek daha fazla meşrulaştırdı.
Kilise ve polisin müdahale etme girişimlerine rağmen durum devam ediyor. Dönemin Jandarma Müdürü şöyle açıklamıştı: “Resmi eşler tepki vermediği sürece hiçbir şey yapamayız. » Sonunda bu uygulama daha az yaygınlaştı ve zamanla küçük köy topluluğunun “skandal” günleri tarihe karıştı.
Bu köyün meselesi Rum köylülerinin zinaya nasıl yaklaştıklarının özel bir örneğini sunuyor. Çok eşlilik, Suudi Arabistan ve Katar gibi Ortadoğu ülkelerinin yanı sıra Asya ve Afrika’nın diğer bölgelerinde de var olan bir kurumdur.
İslam’da çokeşliliğe belirli koşullar altında izin verilmektedir; bir erkeğin maddi destek ve duygusal bakım açısından eşit davranması koşuluyla dört kadına kadar evlenmesine izin verilmektedir. Ancak buna ancak erkeğin bu sorumlulukları adil bir şekilde yerine getirebilmesi durumunda izin verilebilir.
Öte yandan Hıristiyanlık, evliliğin bir erkek ile bir kadın arasında yapılması gerektiğine inanarak uzun süredir tek eşliliği savunmuştur. Bunun ötesindeki her şey günah ve zina olarak kabul edilir ve bu inanç yüzyıllardır Hıristiyan doktrininin merkezinde yer almıştır.
Ancak bu köyde mesele sadece paralel ilişkilerin resmileştirilmesi meselesi değildi. Bunun yerine, aynı hane içinde meşru ve gayri meşru bir eşin gönüllü olarak kabul edilmesini içeriyordu. Bu uygulama tarih boyunca ve çoğu toplumda olduğu gibi çoğu zaman kadınların aleyhine olmuştur.